Akçakoca’da sonbahar -4
Gökhan Öztürk
Üç katlı
Cumbalı evler
Ve fındık kadar bir odada
Kurulmuş,
Alevden nefesiyle
Gam üfleyen
Sobanın başına toplanmış
Sahipleri…
Gökhan Öztürk, 8 Kasım 2011, Akçakoca
Boynunu bükmüş
Her yaprağın için
Bir damla yaş düşse
Gökyüzünden
Bahara yine GÜLer yüzümüz
Oysa…
Betondan omuzlarını
Her silktiğinde
Senin için
Biraz daha eskiyip
Yıpranacak
Gökhan Öztürk, 8 Kasım 2011, Akçakoca
Şerife Mutlu’nun şu dizeleri çok etkiledi beni:
“Yetimin hakkı, emeğin alın teri geçtiyse üzerine….”
“Kurban olması gereken kuzular değil, nefsin….”
“Nefsine gücün yetmez, kuzular olur diyetin….”
Öyle bir isyan duygusu dolanıyor ki yüreğimde, sormayın gitsin!
Be hey gözü kana doymayanlar! Be hey cennetin anahtarını kanlı törelerin, çağdışı gelenek ve göreneklerin örtüsü altında arayanlar! Be hey karanlık dünyalarında karanlık uykularına doyamayanlar!
Yeter gayrı insana… hayvana… yeşil doğaya ettiğiniz zulüm!
Cahit Sıtkı askerliğini yedek subay olarak yapmak üzere birliğine gider.
O yıllarda yedek subay sayısı az olduğundan her yedek subaya emir eri verilmektedir.
Birliğine gittiğinde bölük yazıcısından künye defterini ister.
Sırayla isimlere bakmaktadır bir isim dikkatini çeker. Abbas oğlu Abbas..
Sakat, çolak eli yüzünden çürüğe ayrılmış biridir Abbas..
Talim bitiminde askerin yanına gönderilmesini ister.
Öğle saatlerinde kapı çalınır. Karşısında civan, mert biri selam çakıp;
-Abbas oğlu Abbas! Emret komutan!.. der..
şair olmak istedi
şair ceketli çocuk oldu
masallarla büyüdü
ninesinden dinlediği.
masalla büyüyen
başkaları gibi
hayatın da “başka”
olduğunu
çok sonra öğrenecekti…
Sevgideğer Kemal Özer… “Çocukluk ozanların anayurdudur.” diyordun…peki ya ölüm nedir ozanlar için? Oldum olası, hiç yakıştıramadım ölümü ozanlara… Hele sana hiç mi hiç yakıştıramadım. Bu dünyanın alçaklıklarına…pala gibi savurduğun dizeleri toprağın bağrına saplayıp gitmek var mıydı böyle vakitsizce? Uğurlar olsun ağabey… Uğurlar olsun usta!…Işıklar içinde ol.
Gözümden bir inci tanesi yuvarlandı kitabının üzerine..Çocuklar için yazdığın (sevgideğer eşinin de İngilizce’ye çevirdiği) “Trenler ne güzeldir” kitabının dördüncü sayfasına düştü inci tanesi, gitti.. şu satırların üzerinde durdu:
On leur demande un jour
des comptes des jours de 1er Mai…
de 6 Mai…
Le monde est expérience des travailleurs…
et l’audition de la violence est leur observation…
Ils interrogent
avec leurs forces de production!..
Demander des comtes, est leur finesse…
Ils demandent un jours, des comptes…
,
Kaynak: http://www.errachidia.org
MOHA SOUAG Faslı yazar. 1949 yılında, Fas’ın güneydoğusunda, Imteghren bölgesinde, Boudnib yakınlarındaki Taous köyünde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Errachidia’da tamamladıktan sonra 1970’te hukuk öğrenimi için Rabat’a gitti. Art arda yapılan grevler ve öğrenim burslarının kesilmesi yüzünden hukuk öğrenimini yarıda bırakıp pedagoji eğitimi aldı. Öğrenimini tamamladıktan sonra, Goulmima’da Fransızca Öğretmeni olarak göreve başladı. Aynı yıl “Lamalif” adındaki aylık edebiyat dergisinde ilk öyküsü yayımlandı.Yazarlık dışında birkaç kısa metrajlı filmin yapımcılığını da üstlenen Moha Souag, 1986’da Tétouan’da yapılan sinema festivalinde görüntü ödülü aldı.Casablanca’daki çeşitli yayınevlerinde birçok öykü kitabının yayınlanmasından sonra 1991’de RFI (Uluslararası Fransız Radyosu) tarafından verilen “Fransız dilinde yazılan en iyi öykü ödülü”nü ve 1998’de ise Atlas Öykü ödülünü aldı.Yazar, çalışmalarını Errachidia’da sürdürmektedir. İşte yapıtlarından bazıları : L’année de la chienne – 1979 [öykü], Des espoirs à vivre -1983 [şiir], Les années U – 1989 [roman], Thé Amer [ACI ÇAY] - 1997 [roman], Iblis [İBLİS]- 2000 [masal], Les joueurs – 2000 [öykü], Le grand départ – 2001 [öykü], La femme du soldat – 2003 [roman]
…
(29 Mayıs 1999)
[Moha Souag, Prag radyosunda Omar Mounir ile yaptığı bir edebiyat söyleşisinde Çek kültürünün, Kuzey Afrika ülkeleri üzerindeki etkisinden söz ediyor; Kafka'nın ve "Aslan Asker Şvayk" ın (Jaroslav Hasek ) Fas Edebiyatına kadar ulaştığını vb. anlatıyor.]
…
Cher Moha SOUAG,
Je sais que tu aimes bien écouter Ruhi SU… Il est très cher pour nous aussi…pour moi et pour mes “sevgideğer(s)” camarades. Donc, j’ai arrangé une page à son nom et puisque tu te sens très proche à notre culture et que tu aimes bien notre grand valeur artistique, je te dédicace cette page. Amicalement…
Zelin Artuğ
Sevgili Moha SOUAG,
Ruhi SU’yu dinlemeyi çok sevdiğini biliyorum… O, bizim için de çok değerli… benim ve “sevgideğer” yol arkadaşlarım için. Onun adına bir sayfa oluşturdum, mademki sen kendini bizim kültürümüze çok yakın hissediyorsun ve bizim bu büyük sanat değerimizi çok seviyorsun, bu sayfayı sana ithaf ediyorum. Dostlukla…
…
Zelin Artuğ (Ülkü Öztürk Göçmen)
Saatler ileri alınacak.
29 Mart günü…
Herkes saatini 1 saat ileri alacak.
Tam 70 milyon kişi…
Hadi bunların 10 milyonu unutsa,
60 milyon kişi, saati 1 saat ileri alacak.
Bu da ne demek ?
60 milyon saat demek…
O da eder 6850 yıl.
Pazar günü Türkiye’de saatler
6850 yıl ileriye gidecek
Saatler Türkiye’de ileri…
Zaman Türkiye’den ileri…
Türkiye zamandan geri…
Geri, Türkiye, zamandan
Geri, Türkiye…
Türkiye, geri !
29 Mart’ı bekleyin…