Anasayfa Anasayfa

Sayfa 1 / 512345»

‘Konuk Yazar’ Kategorisi için Arşiv

Noktadan sonra büyük harf (1)


Bingöl Göçmen

Her canlı açlık, susuzluk, cinsellik temel ihtiyaçları ile doğar. Bu ihtiyaçlarını karşılayabilmesi; onun yaşamasını ve türünü devam ettirmesini sağlar. Ancak canlıyı bu temel ihtiyaçlarını karşılamaya zorlayan belirleyici neden, yaşamak ve türünü devam ettirmek isteği değildir; bu temel ihtiyaçlarını karşılamaması halinde, bedeninde hissettiği, onu başka şeyle meşgul olamaz hale getiren, o katlanılmaz, dayanılmaz tepkileri dindirmek isteğidir. Canlı, bedeninde oluşan bu ihtiyaçlara, bir sorumluluk bilinciyle değil, bu ihtiyaçların bedeninde yarattığı dayanılmazlıklardan kurtulmak için cevap verir. Bu ihtiyaçlardan her biri, canlıdan; bedeninin bütün biyolojik ve fiziksel yeterlikleriyle, hatta daha fazlasıyla kendini ortaya koymasını ister.

Yazının tamamını okuyun »

Hem ‘suçlu’ hem ‘güçlü’


Bingöl Göçmen

Emekçi olarak, kafamızdaki patron algısı hangi seviyededir? Bilincinde olarak yaşanılan ilişki durumu nedir? Alt-üst ilişkisi mi? Güçlü-zayıf ilişkisi mi? Muhtaç-muktedir ilişkisi mi? Sömüren-sömürülen ilişkisi mi?

Patron, kendi konumunun tamamen farkındayken; emekçi, katlanmak durumunda olduğu sömürülen konumunun, üstesinden gelemeyeceği bir sorun olduğunun farkına vararak bilinçaltına itmekte ve patronun karşısında ast, zayıf ve muhtaç konumuyla davranışlarını belirlemektedir.

Yazının tamamını okuyun »

Korkutmayı yenmek


Bingöl Göçmen

Sömüren-sömürülen ilişkisi, sömürülenin öldürülmekten korkmasıyla başladı. Bu korku ona büyük acıları, aşağılanmaları, onursuzlukları göze aldırabilir; onu, samimi sevmelerden, sevilmelerden vazgeçirtebilirdi. Her şeye rağmen yaşamayı seçeceğini düşünmek onu iliklerine kadar titretti. Yaşamaya karşı bu ‘koşulsuz’ zaaftan nefret etti. Ölmemek karşılığında, ‘kötü bir yaşam’ tercih edilebilir miydi? Böyle bir değersizlik, değerli şeyleri hak edebilir miydi?

Yazının tamamını okuyun »

Eşitsizlik kanseri


Bingöl Göçmen

Güçlü olan, benim dediğim olacak diyorsa, onun dediği olacak demektir. Güçlü olanın dediği, bazı kesimlere zarar veriyorsa, bu kesimlerin önce onun gücüyle yenişecek bir gücü onun karşısına koymaları, sonra da onun dediğine itiraz etmeleri gerekir. Adaleti tartışmak, eşitler arasındaki bir konudur. Burdan hareketle; aslanın ceylanı parçalaması, büyük balığın küçük balığı yutması… gibi olaylar doğal yaşam olarak anlatılır. Bir gün ceylanlar aslanların kendilerini parçalamalarına karşı etkili bir tutum geliştirirlerse, güç dengeleri, aslanla ceylanın doğal yaşam hikâyelerini değiştirecektir. Aslan ya parçalayacak başka bir hayvan bulacak, ya parçalamayı bırakıp ot oburlaşacak, ya da nesli tükenmek durumunda kalacaktır.

Yazının tamamını okuyun »

Geceye rağmen yürümek


Bingöl Göçmen

Sosyal içinde rahatsız mısın? Belli şeyleri belli bir düzen içinde görmezsen huzursuz mu oluyorsun? Titizlik duygun seni peşinden mi sürüklüyor? Ne kadar ‘verici’ olman gerektiği konusunda bir türlü karar verememiş olman mı geriyor seni? Başkalarının bencilliğine mi güvenmiyorsun aslında? İnsanların, senin büyük menfaatlerini kendi küçük menfaatlerine feda etmekteki umursamazlıklarını mı anlamıyorsun bir türlü? Biz insanlardan, menfaatleri söz konusuysa her şey olabildiği için, hiçbir şey olmaz mı diyorsun? Yalnız, güvensiz, umutsuz ve kaygı içinde misin? Her neysen… Bebeklikteki bir yaşantından kaynaklanıyordur. Altta yatan belirleyici neden oradadır. İş bulamamak, işten atılmak, maaşının yalnız kendine bile yetmemesi, sigortasız, iş güvencesiz çalışmak… Bunlar, belki ana rahmine düştüğün andaki bir yaşantının belirlediği psikolojinin görünür olmasına vesile olabilirler sadece. Esas neden orada, bebekliktedir. Ya da hatırlayamadığın diğer yaşantılarındadır. Hatırladıklarının ise hiç mi hiç bir önemi yoktur.

Yazının tamamını okuyun »

Kılavuzu karga olanın


Bingöl Göçmen

Binlerce yıldır emekçiler sömürü sistemleri içinde yaşıyorlar. Sömürülerek yaşıyorlar yani! Kısacık ömürleri sömürücülerini ihya ederek ve kendilerinin iki yakaları bir araya gelmemecesine başlayıp bitiyor! Utanç verici bir durum bu! Ama emekçiler bu utancı idrak edecekleri ‘bilinç’ten çok uzaktalar! Emekçilerin bu ‘devrimci utanç’ noktasına ulaşamaması için, sömürücüler çok çalışıyorlar. Bambaşka utançlar yığıyorlar emekçilerin önüne; karşı devrimci utançlar! Kendini yetersiz görme, kendini suçlu görme temelli! Bunlar üzerinden, kendini her türlü kötülüğe layık gören, hayatının çarçur oluşuna sükûnetle boyun eğen insanı yaratıyorlar emekçiden! Sömürücüden, onun sisteminden gelen her türlü zulmü hak ettiğini düşünen insanı yaratıyorlar.

Yazının tamamını okuyun »

Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek


Bingöl Göçmen

Emekçinin sömürüyle mücadelesi, sadece ‘çalışan emekçilerin hakları’ noktasına çekilirse, başarılı olması imkânsız bir noktaya geriletilmiş olur.

İşsiz bırakma; patronların elinde, emekçileri tırsıtmak ve her türlü koşula razı etmek için, sorumluluğu tamamen emekçiye fatura edilmiş, masum bir yetki halindedir.

Hâlbuki işsizlik koşulları, sadece patronların işine yarar; yaşamak için emeğini satmak zorunda olan emekçi için genel bir tehdittir. Emekçi düşük ücretlere, ağır çalışma koşullarına ve diğer hak gasplarına işsizlik tehdidiyle razı edilir.

Yazının tamamını okuyun »

İdeal sömürü koşulları


Bingöl Göçmen

Herkesin işinin gücünün olduğu koşullarda veya işçi sayısının istihdam olanaklarından az olduğu koşullarda; bir sınıf mücadelesi olmadan da, bu koşulların gereği olarak sömürü geriler. Öyle ki, tüm cazibesini kaybedebilir.

Emekçinin bayram ettiği bu koşullar sömürücüyü pek tatmin etmez; yaşama standartları emekçilerle mukayese edilemeyecek kadar yüksek olsa da! Çünkü emekçinin kanaat sınırı kendi emeğinin ürettikleriyle sınırlıyken; sömürücünün kanaat sınırı bütün emekçilerin emeğinden pay isteyecek kadar geniştir. O kadar geniştir ki, emekçiye yeniden sömürülecek kadar canlı kalması dışında bir şey vermek istemez. Buna razı etmek için de, bundan da kötü bir örnekle tehdit eder. Bu ise, “işsizlik” tir.

Yazının tamamını okuyun »

Bataklıkları kurutmak


Bingöl Göçmen

Sömürücünün, emeğin ücretini yerlerde süründürebilmek için bulduğu iki silahı vardır: İşsizlik ve iş güvencesizliği. Tabii, işsizlik, emekçinin hiçbir ihtiyacını karşılayamayacak hale gelmesi şeklinde yaşanmalıdır. İş güvencesizliği de tam bir kayıtsızlık ve koşulsuzluk şeklinde… Bunlar, sömürücülere tabi siyasi iktidarlarla sağlanabilir. Bu nedenle sömürücüler, siyasi iktidarların kendilerine tabi olup olmamasının kendileri için hayati önemde olduğunu bilirler. Emekçiler gibi “inşallah bu gelen iyi çıkar”a bırakmazlar işi, asla şansa bırakmazlar…

Yazının tamamını okuyun »

Bencilliğin kısır döngüsü


Bingöl Göçmen

Bir sömürü sistemindeki esas uzlaşmazlık; emekçi ile sömürücü arasındaki, emek sömürüsünden kaynaklanan uzlaşmazlıktır. Bu uzlaşmazlık, sömürü sisteminin kurucu uzlaşmazlığıdır ve sömürü sisteminin temelini oluşturur.

Sömürücü, kendi sisteminde; sömürüyü ve bundan kaynaklanan uzlaşmazlığı inkâr eder. Sömürü sistemine özgü yaşama hakkının eşitsizce kullanılması çelişkisine, emekçinin bu uzlaşmazlık temelinde yaşadığı olumsuzluklara; başka, akıl çelici açıklamalar getirir: Toplumsal veya bireysel farklılıkları veya şansı veya insanın var oluşunun dinsel anlamlarını gerekçe gösterir. Ancak, bir sömürü sistemini oluşturan kurallar; laik biçimiyle olsun, dinsel biçimiyle olsun; büyük oranda akıl çelicilikten ve adaletten uzaktır. Buna rağmen, bir sömürü sisteminin kurallarını genel olarak akıl çelici yapan şey; bu kurallara uymayanlara suç veya günah adı altında verilen uçuk cezalardır.

Yazının tamamını okuyun »