Teknik servis
Zelin Artuğ
Ferhunde’nin çamaşır makinesi bozuldu. Makinenin düğmelerini sanki anlarmış gibi rasgele kurcaladı. Hep öyle yapardı. Evde bir elektrikli alet bozuldu muydu; Ferhunde aletin bütün düğmelerine basar, açar, kapatır; daha da olmazsa aleti fişten çekip yeniden takar, yine sonuç alamazsa oflaya puflaya, dizlerini ovalayarak salona gider, kendini kanepeye atardı.
O gün de öyle oldu. Kaç yıllık makine! O da Ferhunde gibi eskimişti artık. Ne var ki yeni bir makine almanın hiç sırası değildi.
Sorunu çözmek için, kafasını toplaması gerekiyordu. Kendini kanepeye attı. Gözlerini tavana dikip düşündü. Bu işi kendisi halletmeliydi. Ziya’ya kalırsa, o çamaşırlar yıkanmaz, çürürdü. Ziya’nın tarzı, evlere şenlik! Önce, makinedeki çamaşırlar çıkacak! Adam, banyoda ne varsa dışarı çıkarıp, kendine rahat bir çalışma alanı yaratacak. Sonra, evdeki elektrikli aletlerin kullanma kılavuzlarının olduğu kutu ortaya getirilecek. Bütün kılavuz kitapçıkları ortaya dökülüp, çamaşır makinesine ait olan kitapçık bir yana ayrılacak. Sonraki iş, kutunun yeniden, özenle yerleştirilme işi… Kılavuzun iyice okunup, bozukluğun nereden kaynaklandığını bulmak için de birkaç saat gerek!
Sıra gelirdi takım çantasını ortaya getirmeye… Eyvah! Vidaları sökmek için uygun tornavida yok! Haydi, doğruca nalbura… Nalburdan eve telefon:
“ Ferhunde, sen işine bak, bekleme beni! Nalburda uygun tornavida bulamadım. Yapı markete gidiyorum ben. Sen en iyisi bugün çamaşır yıkamayı unut!”
…
Ferhunde başına gelecekleri bildiği için Ziya’ya makinenin bozulduğunu söylememeye karar verdi. Hazır Ziya evde yokken, işi hiç uzatmayacak, tamir işini ona duyurmadan çözecekti.
Apartman komşusu, Bedriye’ye telefon etti. Emekli öğretmendi Bedriye. Yakın zaman önce buzdolaplarını tamir ettirmişler, çok da memnun kalmışlardı. “Eskisinden iyi çalışıyor!” diyordu Bedriye.
“Tam da çamaşırın ortasında makine bozuldu! Acaba sizin buzdolabınızı tamir eden servise söylesek bizim makineye de bir el atarlar mı?”
“İşleri ne hayatım? Teknik servis olduklarına göre bakarlar elbet. Ama bende yok onların numarası. Haldun getirmişti onları. Haldun evde değil. Eski öğrencileri bir buluşma yemeği organize etmişler. Onu da davet etmişler, yemeğe gitti. İstersen telefon eder, öğrenirim servisin numarasını.”
“Çok sevinirim Bedriye. Ya da şöyle yapalım. Servistekiler Haldun Bey’i tanıyorlar madem, zahmet olmazsa o telefon ediversin onlara. Yollasınlar elemanlarını, neyse ücreti öderiz. İşi hiç uzatmayalım.”
…
Ferhunde camın önüne oturup, teknik servisi beklemeye koyuldu. Kapının zili çalınca koştu, kapıyı açtı. Karşısında Ziya…
“Yahu, anahtarımı evde unutmuşum galiba. Uyumuyordun değil mi?”
“Ne uyuması Ziya? Çamaşır makinesi bozuldu. Çamaşır yarım kaldı. Senin dışarıdaki işinin ne zaman biteceğini bilmediğimden, doğrudan bizim Bedriye’yi aradım. Buzdolapları bozulunca çağırdıkları teknik servisten çok memnun kalmışlardı. Haldun Bey servisle bizim adımıza konuşup eleman göndermelerini isteyecekti. Çoktan arayıp söylemiştir. Zil çalınca servis geldi sandım.”
“Bekleseydin keşke… Ben bir baksaydım önce!” dedi Ziya.
“Neyse… Gelecekler artık. Çamaşır, suyun içinde kaldı, en azından çabuk hallederler.”
Ziya, sesini çıkarmadı. Gazetesini alıp koltuğuna oturdu. Teknik servisi beklemeye başladılar.
Bir saate kalmadan kapının zili çalındı. Ferhunde kalkıp kapıya koştu. Ziya da arkasından… Kapıda temiz giyimli genç bir adam…
“Merhabalar efendim. Çamaşır makineniz bozulmuş galiba, onu almaya geldim!” dedi. Ziya biraz bozuldu bu işe:
“Ne yani? Önce burada içini açıp bir baksaydınız… Oluru yoksa götürürdünüz. Eski köye yeni adet mi bu?”
Genç adam kızardı biraz ama nezaketini bozmadı.
“Efendim, biraz yardım edin, birlikte arabaya taşıyalım!” dedi.
Ziya, buna daha çok içerledi:
“Ne münasebet! Fıtığım var benim! Arızalı eşyanın müşteriye taşıtıldığı nerede görülmüş canım? İki kişi gelseydiniz! Madem tek geldiniz, siz taşıyacaksınız!”
Ferhunde, Ziya’nın kulağına eğilip fısıldadı:
“Azıcık ucundan tutuverseydin. Çocuk nasıl götürsün tek başına?”
Ziya, Ferhunde’ye cevap vermedi; ters ters bakmakla yetindi.
Genç adam, çamaşır makinesini sırtlayıp dışarı taşıdı. Kapıdan çıkarken “Size haber verilecek” dedi iniltili bir sesle.
Kapıyı kapatıp pencereye koştular. Dışarıda son model, lüks bir araba… Genç adam, yoldan geçmekte olan iki gençten yardım istedi. Birlikte makineyi bagaja koydular. Genç adam direksiyona geçti, gaza bastı.
…
O anda Ziya’nın kafasında bir şimşek çaktı. Yanlış yapmışlardı. Tanımadıkları birine makineyi vermişlerdi. Ayrıca adamın ne tulumu vardı üzerinde, ne de yanında takım çantası… Al işte! Tilkiye tavuk emanet etmek tam da böyle bir şeydi!
“Gitti bizim emektar makine! Hırsız bu! Nasıl uyanamadım yahu ben!” dedi. Ferhunde de işkillendi, Ziya’nın söylediklerine inandı.
“Haklısın galiba. Hiç teknik servis elemanına benzer hali yoktu! Hep duyuyoruz. Satıcı, polis, sağlık personeli kılığında soyguncular türemiş. Teknik servis elemanı kılığında da oluyormuş demek ki… Keşke kendi başıma iş yapmasaydım. Tüh!” diye dolanıp durmaya başladı odada. Tam o sırada Ziya’nın telefonu çaldı. Arayan, emekli öğretmen Haldun Bey’di:
“Ziya Bey, Bir öğrencim var. Büyük bir bankanın müdürü… Gültekin… Çok saygılı çocuktur. Bugün birlikte yemekteydik. Bizim hanım arayıp sizin makinenin bozulduğunu söyleyince, servisi aradım telefonla. İşleri çok yoğunmuş, eleman yollayamayız, dediler. Acilse, makineyi servise getirsinler, bakarız, dediler. Gültekin’in de evine çok yakınmış servis. ‘Siz evi tarif edin hocam, ben götürürüm makineyi’ dedi. Geldi mi çocuk? Geldiyse bir zahmet kapıcıya söyleyiverin de yardım etsin çocuğa, diye aradım. Ağırdır makine…”
Bunu duyunca Ziya’nın başından kaynar sular dökülmüş gibi oldu. Çok utandı, çok mahcup oldu. Ama ona biraz kaba davrandıklarını, dahası onu dolandırıcı bir hırsız zannettiklerini söyleyemedi. Zahmet oldu deyip teşekkür etmekle yetindi.
Makine tamirden geldikten sonra Ferhunde ile Ziya, bir kutu çikolata yaptırdılar, Gültekin’in çalıştığı bankanın adresini Haldun’dan alıp özür ve teşekkür ziyaretine gittiler.
Zelin Artuğ (Ülkü Öztürk Göçmen)
526 okunma