Domuz avı
Zelin Artuğ
Veli, İstanbul’daki teyzesinin yanında Teknik ve Endüstri Meslek Lisesini bitirip de baba ocağına, Babahızır Köyü’ne döndüğünde kendisini İstanbul Fatihi sanıyordu. Yürümesi, konuşması değişmiş, ata binmesi daha bir cakalı olmuştu. Hele köy kahvesinin önünden geçerken öyle bir çalım satması vardı ki… Muhtarın yeğeni Çolak Salih’te yoktu o havalar. O Salih ki beş kişiye karşı tek başına giriştiği bir kavgada camdan aşağı atılınca kolunun üstüne düşmüş, kolu bir daha iflah olmamıştı. Çolaktı, molaktı ama köyün de kabadayısıydı.
Çolak Salih kabadayı olsa ne yazar! Cahilin tekiydi. Veli okumuştu, üstelik İstanbul’da okumuş, büyük şehir görmüştü. Övünmekte, cahil köylüleri küçümsemekte haklıydı. Anasını, babasını, köyün yaşlılarını, cümle âlem bütün köyü küçümsüyordu.