Ağır konuk yaşlılık
Zelin Artuğ
Şerife, kirpiksiz göz kapaklarının altında iki mavi düğmeye benzeyen küçülmüş gözlerini elindeki bal rengi kehribar tespihten ayırıp sobanın kızarmış borusuna baktı. Borunun sobaya yakın bölümü kâğıt gibi incelmiş görünüyordu. Gürül gürül yanan odunların çıtırtısıyla saatin tik taklarından başka ses yoktu odada.
Sobanın üzerindeki çaydanlığın ibriğinden taşan su, sobanın üzerinde saydam boncuklar gibi cızırdayıp çabucak buharlaştı. Şerife, kemik ve buruşuk deriden ibaret kalmış parmaklarıyla tespih çekmeye devam ederken “O kadar söyledim, şu çaydanlığı imanına kadar doldurmuş yine!” diye söylendi.