Mavi düşlerim
Zelin Artuğ
…
Zelin Artuğ (Ülkü Öztürk Göçmen)
…
Zelin Artuğ (Ülkü Öztürk Göçmen)
Bazı içkili eğlence yerleri vardır. Yok, damsız girilmez, kravatsız girilmez, smokinsiz girilmez, fino köpeği olmayanlar giremez, yok topuklu pabuçsuz girilmez, abiye olmayanlar giremez, çok fonksiyonlu cep telefonu olmayanlar, şurasına burasına piercing taktırmayanlar, estetiksiz olanlar, silikonsuz olanlar, sırt dekoltesi olmayanlar giremez. Yok, otobüsle yolculuk edenler giremez, marka giyinmeyenler giremez, saç ektirmeyenler, solaryuma girmeyenler, adi jöle kullananlar, imitasyon mücevher takanlar giremez…
Sayın bakanın, sayın milletvekilinin yakını olmayanlar, bar açılışına çelenk göndermeyenler, evinde hizmetçi çalıştırmayanlar, çocuğuna gitar, piyano dersi aldırmayanlar, İngiltere’de yaz okuluna gitmeyenler, emekçiden tanıdığı olanlar giremez!
…
Şimdi bu mekânlara bir de kafeler eklendi. “Dantel Kafe’ler… Bu kafelere gidip şöyle biraz soluklanmak istediğinizde kapıyı bekleyen korumalarla burun buruna geliyorsunuz. Sizi öyle hemen içeri alacaklarını sanıyorsanız, aldanıyorsunuz.
Önce kapıda beklemeniz gerekir. Öyle birkaç saat beklemekle içeri alınacağınızı sanmayın hiç. Bir, iki, bazen üç gün beklemeniz gerekiyor kapıda. Bütün bilgileriniz kontrol ediliyor içeride. En çok da ne kadar “dantel” olduğunuza bakılıyor. Tam “dantel” olmasanız bile, biraz “entel” olmanız da yeterli içeri alınmanız için. Evet, “dantel” olanlar başta olmak üzere, azıcık “entel” oldunuz mu korkmayın. Siz, siz olun, sakın William Tell* olmaya kalkışmayın.
Dantel, Entel, IN; William Tell, OUT !
…
*Efsaneye göre, William Tell’in 14. yüzyıl başında İsviçre’yi Avusturya boyunduruğundan kurtarmaya yardım ettiği rivayet edilir. İsviçre’yi İmparator I. Albert adına yöneten Vali Gessler, düklük şapkasını Altdrof meydanında bir direğe astırır ve gelen herkesin bu şapkaya selam vermesini emreder. Tell, Gessler’ın şapkasını selamlamadığı için tutuklanır. Tell’in okçuluktaki ününden haberdar olan Vali, Tell’in oğlunun başına konulacak bir elmayı okla vuramaması halinde ikisini de idama çarptıracağını söyler. Tell, bu güç işi başarır ve oğlunu yaralamadan başının üstündeki elmayı ikiye böler. Fakat atışı yapmadan önce eline iki ok aldığını gören dük, bunun sebebini sorunca, Tell, ikinci oku oğlunun ölmesi halinde dükü öldürmek için kullanacağını söyler. Bunun üzerine, dük tarafından hapse mahkûm edilir ve bir kaleye gönderilir. Gemi ile nakledilirken çıkan bir fırtınadan istifade ederek kaçar ve Gessler’i bir okla öldürür.
Zelin Artuğ (Ülkü Öztürk Göçmen)
Adım, Metek. Soyadım yok. Annemi ve babamı göç yolunda yitirdim. Anlayacağınız, anadan öksüz, babadan yetim bir kuşum.
Pasifiği aşmış, yorgun argın San Francisco kıyılarına çıkmak üzereydik ki insanlar tarafından yaylım ateşine tutulduk.
Önce adımın anlamını söyleyeyim size. Siyasal hakları olmayan yerleşik yabancılara eski Atina’da Metek derlermiş. Yazının tamamını okuyun »
Uçak Paris semalarında… Takım elbiseli, sarışın, genç adam, yuvarlak uçak penceresinden bakıyor. Hiçbir şey göremiyor. Bembeyaz bulutlar var uçağın altında. Uçak, sanki pamuk yığınlarının üzerinde süzülüyor. Birazdan bir anons gelecek. Yolcular kemerlerini bağlayacaklar. Uçağın Orly’ye inmesi biraz daha sonra.. Hilton’daki toplantıya geç kalması söz konusu değil yine de.. Hava limanından alacaklar onu. Yazının tamamını okuyun »