Anasayfa Anasayfa

Sayfa 10 / 13« İlk...«89101112»...Son »

‘Deneme’ Kategorisi için Arşiv

Çağdaş sunaklar, çağdaş insan kasapları


Zelin Artuğ

Sabah…Evlerin perdeleri kapalı, daha. Çalışanlar, çalışmayanları uyandırmamak için ayaklarının ucuna basarak kapıdan çıkmış, kapıyı usulca çekmiş, otobüs duraklarına yönelmişler. Duraklar kalabalık… Durakta otobüs bekleyenlerin arasında bir işsiz…Bir haftadır, soğuk algınlığını atamamış daha üzerinden. Sabah ayazında buz gibi ter döküyor. Bir mendil çıkarıp, alnındaki boncuk boncuk teri siliyor, ilk gelen otobüse atlıyor. En arkaya geçip, cam kıyısına oturuyor. Kaldırımda yürüyen insanlara takılıyor gözü. Birbirine yabancı, birbirine saygısız, birbirini umursamaz insanlar geçiyor kaldırımlardan. Göbekli, iri yarı, esmer bir adam gelip, kapının yanına dikiliyor. İşsiz, elinde buruşturup paçavraya çevirdiği kağıt mendiliyle alnında biriken teri siliyor yine. Kafasında bunaltıcı bir sürü soru…

Yazının tamamını okuyun »

Buluntu taşlar


Zelin Artuğ

Öğrenciliğim, emekçilerin bir “sosyalist devrim hayali” olduğu dönemlerde geçti. Hesaplaşan insanların ruh hali içindeydik. Emekçi insanların sömürüye karşı çıkarak onurlarına sahip çıktıkları zamanlardı. Patron olmayı bedava verseler, bir alan çıkar mıydı içimizde ? Şüpheliyim. Emeğimiz neyimize yetmezdi ki …”

Umutlarımı kaybetmiş, evin içinde o çekmece senin, bu çekmece benim, umutlarımı arıyordum. Ararken, bu taşları buldum. Yazının tamamını okuyun »

Düşler sokağında çay keyfi


Zelin Artuğ

Bahçeli evlerde geçti çocukluğumuz. Bizim kuşaktan olan çoğumuzun da çocukluğu bahçeli evlerde, bahçesi olmasa, bile, doğanın  kucağındaki evlerde geçmiştir. Kan ter içinde kalırdık oynarken. Saklambaç, kovalamaca, köşe kapmaca, elim sende … unuturduk havanın karardığını da acıktığımızı da… Şimdi artık büyükler oynuyorlar bu oyunları.

Büyüklerin günümüzde moda olan en sevdikleri oyun da köşe kapmaca ! Körebe oynayanlar vazgeçtiler artık bu oyundan. Bırak gözleri bağlıyken, gözleri açıkken de yakalayamıyorlar artık ellerinden kaçanı. Saklambaç ve kovalamaca da günümüzün vazgeçilmez  oyunlarından! Ama oyunun kurallarını değiştirmişler biraz. “Ebe” saymaya başladığında kendileri saklanmıyor, yedikleri naneleri saklıyorlar. Kovalamaca ise yine büyükler arasında yaygın bir oyun. Bu oyunların sonu genellikle tatsız bitiyor.

Yazının tamamını okuyun »

Quasimodo, seni seviyorum!


Zelin Artuğ

“Anadolu ekini, Anadolu toprağından yeşeren uygarlığın başka bir adı, Anadolu düşüncesinin biçimlendirdiği bir yaratı türüdür. Bu türün oluşturucu odağını, kurucu öğelerini düzenleyen, ona bir düşünsel nitelik kazandıran felsefedir. (…) Anadolu ekini denince uygarlığın belli bir kesimi değil bütünü, bu kavram altında toplanan buluşların oluşturduğu birikim anlaşılmalıdır.”

(İsmet Zeki Eyuboğlu (Anadolu Ekini, sayı 1, 15 Şubat 1990)

Yazının tamamını okuyun »

O kuşun adını bilenler!…


Zelin Artuğ

 “Eti yok, kanı yok bir uçar kuştur / O kuşun adını bilenler gelsin”

(Pir Sultan Abdal)

Tüylerini okşamaya, gagasından öpmeye doyamadığım, mis kokulu mavi kuşum… Küçücük bir kuş, kocaman bir dosttu o.

Nice dost geldi geçti dost kervanımdan. Kimi, acısını bırakıp geride.. çekip gitti. Unuttuklarım da oldu belki,  unutturduklarım da..

Yazının tamamını okuyun »

Ey aşk! Sen kimleri heder ettin!


Zelin Artuğ

Bu yazı başlığı, ne zamandır heybemde duruyordu da, bir türlü fırsat olmamıştı açığa çıkarmaya.

İşine geldiğinde “emekçi”yi pöhpöhleyip, işine gelmediğinde “mezbelelik” sayan zihniyet, yaşadığımız çağa çok uyan bir fotoğraf karesinde kendine de bir yer bulduğu anda hemen “çağdaşlaşır” ve emekçiyi çağdışı ve “sevgi” kavramını da emekçinin dilinde “fazlalık” ilan eder!

Yazının tamamını okuyun »

Taştın yine deli gönül…


Zelin Artuğ

Şerife Mutlu’nun şu dizeleri çok etkiledi beni:

“Yetimin hakkı, emeğin alın teri geçtiyse üzerine….”
“Kurban olması gereken kuzular değil, nefsin….”
“Nefsine gücün yetmez, kuzular olur diyetin….”

 

Öyle bir isyan duygusu dolanıyor ki yüreğimde, sormayın gitsin!

Be hey gözü kana doymayanlar! Be hey cennetin anahtarını kanlı törelerin, çağdışı gelenek ve göreneklerin örtüsü altında arayanlar! Be hey karanlık dünyalarında karanlık uykularına doyamayanlar!

Yeter gayrı insana… hayvana… yeşil doğaya ettiğiniz  zulüm!

Yazının tamamını okuyun »

Kendine gel!


Zelin Artuğ

Sağanak yağmurlara yakalanır bazen yüreğin. Hele de şemsiyesizsen o sıra, yüreğinin iliklerine kadar işler soğuk damlalar. Her doğa olayının bir nedeni olduğu gibi, bu apansız bastıran sağanak da esaslı bir nedene dayanıyordur. Ne kadar esaslı olursa olsun bu neden, yine de boşunadır onca soğuğu yemen. Çünkü sen ağrıdan, sancıdan kıvranırken, esaslı neden her neyse, ıslık çalarak, keyifle yoluna devam ediyordur. Bir tas sıcak çorba verip, bir iki cümleyle seni yatıştıracak kimsen de yoksa yanında -ki böyle durumlarda herkesin çok önemli işleri çıkar – koyu bir karanlığa yumup gözlerini, sağanağın dinmesini beklersin. Yine de kimse görmesin istersin yüreğinin sırılsıklam, buz gibi ıslandığını. Dost bildiklerini gözden geçirirsin birer birer. Bir omuz ararsın, bir insan sıcağı ararsın. Çölde bir yudum su arar gibi…

Yazının tamamını okuyun »

Düşün alkışlamadan önce!


Zelin Artuğ

Sevgideğer Kemal Özer… “Çocukluk ozanların anayurdudur.” diyordun…peki ya ölüm nedir ozanlar için? Oldum olası, hiç yakıştıramadım ölümü ozanlara… Hele sana hiç mi hiç yakıştıramadım. Bu dünyanın alçaklıklarına…pala gibi savurduğun dizeleri toprağın bağrına saplayıp gitmek var mıydı böyle vakitsizce? Uğurlar olsun ağabey… Uğurlar olsun usta!…Işıklar içinde ol.

Gözümden bir inci tanesi yuvarlandı kitabının üzerine..Çocuklar için yazdığın (sevgideğer eşinin de İngilizce’ye çevirdiği) “Trenler ne güzeldir” kitabının dördüncü sayfasına düştü inci tanesi, gitti.. şu satırların üzerinde durdu:

Yazının tamamını okuyun »

Na to kafa na to mermer


Zelin Artuğ

Müthiş bir itiraf! Hiç değişmeyen canlılar, evrimi de bilimi de yalanlar! Nato kafa nato mermer! Hazır yeri gelmişken, şu deyimi de açıklayalım. Nato ile falan ilgisi yok bunun. Deyim Yunanca.. “na to kefari, na to mermari!” “Na”, Yunanca’da “işte” demekmiş; “to”, İngilizce’deki “the”, Fransızca’daki “le, la”, Arapça’daki “el” gibi article, “kefari” de kafa anlamında… Mermari de mermer. Kısaca sözün anlamı, “İşte kafa, işte mermer!”

Yazının tamamını okuyun »