Anasayfa Anasayfa

Nice evrensel bayramlara ve tatillere!


Zelin Artuğ

 

vedat-gunyol2Yıl 1988. Çeşitli edebiyat dergilerine aboneyim. Postadan dergilerimi aldığımda bambaşka bir dünyanın kapıları açılıyor; yazın  dünyasının birbirinden renkli, birbirinden güzel sokaklarında uzun yürüyüşlere çıkıyorum. Bu gezilerde sık sık bir güzel insana, damarlarından insan sevgisi akan bir ihtiyar delikanlıya, Vedat Günyol hocama rastlıyorum. Okudukça öyle yakınımdan geçiyor ki, iki adım daha atsam yetişeceğim sanki. Ona ulaşmak hiç de zor değil. Büyüklüğü de buradan geliyor zaten. O, tam bir halk adamı, halkın aydını.

Bir gün adresini gördüm bir dergide. Bayram tebriği yazıyordum eşe dosta. Bir kart da ona yolladım. Kartların en güzelini seçip yollamıştım. Bugün gerçekten de anımsamıyorum kartın üzerinde ne olduğunu. Nasıl hatırlarım? Karşılığında öyle bir kart geldi ki Vedat hocadan, dünyada kimse güzel kartpostal yaptığını iddia etmesin. Günlerce elimden düşürmedim bu ‘anlamlı sanat eseri’ni. Sonunda söylemek istediklerimi küçük bir kağıda not edip yolladım kendisine. Bir anlamda teşekkür etmek istedim.

 

 

vedatgunyol2

vedatgunyol_yaz2

sol-tiklaBu küçük teşekküre yanıt vermekte gecikmedi. Milliyet Sanat’ta bir köşesi vardı. O sıcacık köşesinde anlattı bu karşılıklı yazışma öyküsünü. O, tam bir centilmendi de… 93 yıllık yaşam çok kısa bir yaşamdır böyle biri için. Çünkü o, bir yandan kitaplıklar dolu eser verirken, sıradan insanlara da zaman ayıran, çok özel biriydi. Şimdi herkesin yapacak çok işi var. Herkes çok önemli. Kimse kimseye zaman ayırmıyor. Öyle ki iş görüşmelerine bile zamanı yok insanların.

Vedat Günyol, yalnızca yazılarında değil, evinde de ağırlardı sevdiklerini. Bütün sıcaklığı ve konukseverliğiyle…

Bir gün, birkaç arkadaş birleşip ziyaretine gittik. Haberi var geleceğimizden, bekliyor bizi… Trafiğe takıldık, yarım saat geciktik. Zili çaldık, kapıyı açtı:

“Defolun !” dedi . “Sizin yüzünüzden, sizi beklerken, helaya gidemedim be ! ”

“Bağışlayın hocam, bakın kimi getirdik size?” dedi, arkasına saklandığım arkadaş.

Hemen güldü yüzü, bağışladı geç kalışımızı. İçeri girdiğimizde gerçekten de yazısında yazdığı  içtenlikle, “yüz yıllık bir yakınlık içinde, baba-kız ilişkisinin sıcaklığında bağrına bastı” beni. Işıtan, Eray ve Neşe’yle daha önceden tanışıyordu. O nedenle o akşamın şeref konuğu oldum.

Mezelerimizle gitmiştik ama Vedat hocamızın kendi elleriyle yaptığı bulgur pilavıyla yarışamazdı bizim götürdüğümüz mezeler. Bir de azar işittik hocadan.

“Ne diye yemek getiriyorsunuz, beceriksiz miyim ben ?” diye söylendi.

Hayatımın en güzel, en keyifli akşam yemeği idi. Yanından hiç ayırmadı beni sofrada.

Neredeyse gece yarısı olmuştu. Bir ara sohbetin koyulaşmasını fırsat bilip, sessizce mutfağa gittim bulaşıkları yıkamaya. Hemen arkamdan mutfağa seğirtti:

“Ne yapıyorsun sen orada bakayım ?” diye sordu.

“Bulaşıkları yıkıyorum hocam, size zahmet olmasın.”dedim.

“İyi halt ediyorsun ! Siz gidince… yiyip içip gittiler, ortalığı dağınık bırakıp defoldular diye kime küfredeceğim ha ?” diye homurdandı.

 

Onu yakından uzaktan tanıyan bütün güçlü kalemler, o gittikten sonra onunla ilgili, yazın dünyasına kazandırdığı eserlerle ilgili çok şeyler yazıp söylediler. Vedat Günyol’un entelektüel kişiliğini merak edenler için bir dolu yazılı kaynak var. Ben burada daha sıradan bir şey söylemek istiyorum:

Sevgideğer Vedat Günyol hocam, salondaki kitaplıkta, kitapların önünde, sana yazılmış bir kart vardı. Yurtdışından yollamış yeğenin. Aklımda kaldığı kadarıyla şunlar yazıyordu kartta:

“Hem çok yakışıklısın, hem de iyi aşçısın!”

Dünyanın en yakışıklı aşçısının elinden çıkmış bulgur pilavının tadını hiçbir lezzetli yemeğe değişmem, biliyor musun?  O eller kalem tutmakta ustaysa, hayatın her alanında ustadır.

93 yıllık onurlu hayatının önünde saygıyla eğiliyorum. Kaç yaşında olursan ol, ölüm sana yakışmadı hocam. Zaten sen ölmedin, şaka yaptın !

Zelin Artuğ (Ülkü Öztürk Göçmen)

 

vedat-gunyol1

 Vedat Günyol

Çevirmen, eleştirmen, yayıncı ve yazar

(d. 6 Mart 1911, İstanbul – ö. 9 Temmuz  2004, İstanbul)

 

Çıkardığı Yeni Ufuklar dergisiyle Sabahattin Eyüboğlu, Azra Erhat ve Halikarnas Balıkçısı ile birlikte Türk hümanizmini kurmaya çalışmıştır.

Arnavutluk’tan gelen bir baba ile Diyarbakırlı bir annenin çocuğu olarak İstanbul Fatih’te doğdu. [1] Orta öğrenimini 1934’de Saint Benoit Fransız Lisesi’nde tamamladıktan sonra 1938 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. İlk çevirilerini üniversite yıllarında yaptı.

Paris’te başladığı Devletler Hukuku doktorasını 2. Dünya Savaşı yüzünden yarım bırakmak zorunda kaldı ama 10 yıl sonra geri dönerek tamamladı. Paris’te bulunduğu sürede Halide Edip Adıvar ve eşi Adnan Adıvar ile yakın dost oldu. Halide Edip Adıvar ile ortak çeviriler yaptı. 1941’de Cemal Nadir ve Arkadaş adlı haftalık çocuk dergisini yayınladı. Şirket-i Hayriye ve Yücel dergilerinde çevirmenlik yaptı.

İstanbul Hukuk Fakültesi’nde amme hukuku asistanlığı ve Fransızca okutmanlığı (1939-40); Vefa Lisesi (1940) ve Gedikpaşa Ortaokulu’nda Fransızca öğretmenliği; Ankara MEB’de neşriyat müdürlüğü ve tercüme bürosu üyeliği (1942-50); aynı tarihlerde Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü, Ankara Gazi Lisesi’nde ve İtalyan Lisesi’nde Fransızca öğretmenliği (1950); Banko Di Roma’da hukuk müşavirliği (1955-60) görevlerinde bulundu. 1950’de İstanbul barosuna 2550 sicil numarası ile kaydoldu, 8 yıl avukatlık yaptı. 1962 yılında Çan Yayınlarını kurdu. 1972 yılında İstanbul Erkek Lisesi Fransızca Öğretmenliğinden emekli oldu. Bir çok ansiklopedide edebi kurul üyeliği yapmıştır.

İki defa yargılanmıştır. Sabahattin Eyüboğlu ile beraber çevirdikleri ve Devrim Yazıları adıyla yayınladıkları bir kitap yüzünden 2 yıl yargılandıktan sonra serbest bırakıldı; 1971’de ise Komünist Parti Kurucularından olduğu iddiasıyla Sabahattin Eyüboğlu ve eşi, Azra Erhat, Yaşar Kemal ve eşi ile birlikte tutuklandı ama ilk celsede beraat ettiler.

Maltepe Üniversitesi bünyesindeki Özel Marmara Radyo Televizyon ve Gazetecilik Anadolu Teknik Lisesi’nde Türker Gedik ile birlikte İnsan Hakları ve Demokrasi dersleri veren Vedat Günyol’a Nisan 2002′de Maltepe Üniversitesi tarafından fahri doktorluk unvanı verildi. Üniversitenin Cevizli Kampusu’nda 2 Mayıs 1998′de Vedat Günyol’un bağışlarıyla açılan bir Vedat Günyol Kitaplığı da bulunuyor.

21 Nisan 2002 tarihinde Hürriyet Gazetesi muhabiri İhsan Yılmaz, Vedat Günyol ile söyleşisini yayınlar: “Türkiye’ye döndüklerinde onlarla görüştüm, asistanlık yaptım. Halide Edip ile Türk’ün Ateşle İmtihanı’nı İngilizce’den Türkçe’ye çevirisini birlikte yaptık. O dikte ediyor ben yazıyordum. Hastalanınca Vedat sen git tercüme edip getir bana diyor, bu sefer ben tercüme ediyorum, o düzeltiyor. Kitabın orijinali Turkish Ordeal’di Ama kitabın İngilizce baskısında Atatürk aleyhine yazdığı yerleri Türkçe’ye çevirirken almadı. Yani o bölümleri kendisi sansürledi.”

Kaynak: Halide Edip Beni 13 Yıl Sömürdü; İhsan Yılmaz – Vedat Günyol Söyleşisi, Hürriyet Gazetesi Pazar Eki, 21 Nisan 2002

1998’de 19. Tüyap Kitap Fuarının onur yazarı seçildi. 1999’da 60. sanat yılını bir törenle kutladı. 9 Temmuz 2004’te İstanbul’da öldü.

Ölümünden sonra anısına Vedat Günyol Deneme Ödülü düzenlenmiştir.

[1] ”Babamın ailesi Arnavutluk’tan geliyor, köküm dışarıda bir bakıma. Annem de Diyarbakır’da Kürt Cemil Paşa’nın kızı. Babam Paris’e kaçıyor bir ara. Sonra geliyor, Diyarbakır’a sürülüyorlar. Diyarbakır’da vilayette mektubi kaleminde görevlendiriyorlar. Orada annemle evleniyor. Anneannem Çerkez. Görüyorsunuz karma ekonomi gibi benim yaşamım.”

[Vikipedi, özgür ansiklopedi]

2.271 okunma
1 Yıldız2 Yıldız3 Yıldız4 Yıldız5 Yıldız (7 oy, ortalama: 5,00 / 5)
Loading ... Loading ...

Yorum yapma kapalı.